25 Haziran 2009 Perşembe

Bölüm 7 - Ayrı Zamanlar

Okulumun ilk dönemi sona ermiş, İzmir'e, ailemin yanına dönmüştüm. Bu sırada O'nunla ayrılığımız kesinleşmişti. Bitmez sanıyordum, bitmişti. Tabi sadece görünüşte. Yoksa aklımdan hiç çıkmıyordu. O'na ne kadar kızarsam kızayım, yine de geri istiyordum. Delicesine geri istiyordum O'nu. Olmazdı, imkansızdı. Bu günlerde yazdığı mesajlarla birbirimizi çok daha fazla kırdık. İletişim kurmaya çalışsak da, derdimizi birbirimize anlatamıyorduk bile. Karşılıklı bağırışmaktan başka birşey yapmadığımız için, artık telefonda bile konuşmuyorduk. Mesajların hepsi kin ve nefret dolu hatta bazıları hakaret içerikli bile oluyordu. Tanıyamıyordum. Biz gerçekten bu muyduk?
O'nsuz yaşam nasıl olacaktı? Hayatımdan çıkması beni nasıl etkileyecekti? Bu sorunun cevabını o zamanlar asla öğrenemedim. Hele üç gece ard arda rüyamda O'nu gördüğümde, ne yapmam gerektiği konusunda gerçekten tam bir şüphe içine düştüm. Sarıldım, O'na sıkıca sarıldım, bırakma beni diye yalvardım. "Bırakmam" dedi, sevindim. Uyandığımda rüya olduğunu anladım. Ağladım, bağırdım, düşündüm. Bu rüyaların bana bir mesaj vermeye çalıştığının çok sonra farkına vardım. O rüyalardan sonra O'nu arasaydım, her şey çok farklı olabilirdi. Üzücü olayların büyük bir kısmı yaşanmayabilirdi. Olayları değiştirmek benim elimdeyken, bu fırsatı kullanmadım. Pişman olduğumda ise çok geç olmuştu. Neden böyle davrandığına bir anlam veremiyordum. Mantıklı bir açıklama yapamıyordum kendime. Değişmişti. O hiçbir zaman kabul etmese de, Antalya'ya döndükten sonra çok değişmişti. Yeni edindiği arkadaşlar, içine girdiği yeni ortamlar, O'nun gözünü boyamaya yetmişti.
Birkaç günlüğüne Antalya'ya, gezmeye gitmiştim. Yıllar sonra ilk defa O'nsuz Antalya'daydım. İçimde bir hüzün, O'na mesaj attım. "Keşke sen de burada olsaydın" yazdım. Yine anlaşamadık. Beni sinirlendirecek bir dolu cümle yazmıştı yine. Kesin kararımı vermiştim. O değişmedikçe, ilişkimizin bir şansı olduğunu düşünmüyordum. İlk adım olarak da bazı arkadaşlarıyla artık görüşmemesini istiyordum. Şiddetli bir şekilde bu isteğime karşı çıkıyordu. Tanışmamızın ilk aylarındaki O olsa, böyle mi davranırdı? Bana mailler dolusu güzel cümleler yazan, beni asla kırmayan, O'nu sevdiğim için yaşadığı mutluluğu gözlerinin içinden okuduğum kişi, ne kadar da farklıydı artık. Her hareketimde bir art niyet arayan, bana hiç güvenmeyen, O'na olan kocaman sevgimi görmezden gelen birine dönüşmüştü.
Antalya'dan İzmir'e dönerken, birkaç gündür beni ısrarla aramasının ancak benim cevap vermememin ardından, "Eskişehir'e gelir misin?" diye bir mesaj geldi. Ne yani, kabul etmiş miydi şartlarımı? Şartlar... İlişkide şart mı olur? O zamanlar o kadar çaresizdim ki, gözlerim bağlı, tek bir düşüncenin peşine takılmıştım. Tabi ki hayır, şartlarımı kabul etmemişti. "O zaman gelemem" dedim. Beni ezip geçmesi bana o kadar dokunuyordu ki. Birkaç gereksiz kişi için beni harcaması, canımı yakıyordu. "Duy sesimi, seni çok seviyorum" diye haykırıyordum içimden, ancak bunun bile hiçbir faydası yoktu. Anlamıyordum. O'nu anlamıyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder