8 Ağustos 2009 Cumartesi

Bölüm 24 - Pamuk İpliği

Yılbaşından sonra İzmit'e geri dönmüştüm. Ancak içimde bir burukluk, gözlerimde hüzün vardı. Yılbaşına beraber girebileceğimiz halde, ayrı ayrı girmiştik. Hayır, bana söylediği gibi o gün evi boşaltmamıştı, o gece de evde kaldı. Ertesi gün eşyalarını toplayıp otele yerleşti. Neden beni istemedi ya da ne düşünüyordu bilmiyorum.
Artık otelde kaldığı için Eskişehir'e gittiğimde sadece dışarıda görüşebilme olanağımız olacaktı. Olsun, O'nu görebilmek bile yeterdi bana. Tabi uygun bir zaman ayarlamak gerekiyordu. Finallerim geldi ve geçti derken, O'nunla görüşebilmek için uygun bir vakit ayarlayamadık. O'nu günübirlik bile olsa gidip görmek istiyordum ama bana "Şu anda patron da burada, işler çok yoğun, zaten gece de beraber kalamayacağız." gibi cümleler kurarak oraya gelmemi ertelememe neden oldu. Olsun, görüşecektik ya, biraz geç olsa ne fark eder?
Derken bir gün bana bir süre Tarık isimli arkadaşında kalacağını söyledi. O güne kadar ne Tarık diye bir arkadaşı olduğundan ne de böyle bir planı olduğundan haberim vardı. Haklı olarak, O'na sorular soruyordum. "Kim bu Tarık? Nereden çıktı? Neden onda kalacaksın?" gibi sorulardı bunlar. Geçen yaz şantiyede tanıştıklarını, Tarık'ın orada stajyer olarak çalıştığını ve daha yeni yeni samimi olduklarını söyledi. Arkadaş bulması hoşuma gitmişti tabi, sonuçta Eskişehir'de pek çevresi yoktu, canı sıkılıyordu bu yüzden. Ancak işler beklediğim gibi yürümedi.
Birkaç hafta içinde, facebook sayesinde, Tarık'la O'nun beraber bir bar-cafe'de çekildikleri fotoğrafları gördüm. Ne buluşup görüştüklerinden, ne de bara gittiklerinden haberim vardı. Şaşırdım tabi haliyle. Hatta birkaç fotoğrafa daha baktıktan sonra yılbaşı günü de bir cafeye gittiklerini gördüm. Beraber tavla oynamışlardı. Şok edici bir şekilde, O'nun eski evinde, Tarık'ın üzerinde O'nun t-shirtüyle çekilmiş bir fotoğraf bile vardı! "İyi ki tanımışım seni kardeşim benim." yazmıştı Tarık altına yorum olarak. Ne demek oluyordu bütün bunlar? Neden yine arkamdan iş çevriliyordu? Üstelik Tarık'ın görünüşünden, çektirdiği fotoğraflardan, gay olduğunu anlamamak mümkün değildi. Neden benden gizliyordu arkadaşlığını? Gece dışarı çıktıklarını? Bu soruların cevabını bulmak üzere O'nu aradım. Çok sinirliydim ve aradığım cevapları bulmak istiyordum. Telefonu açar açmaz "Tarık'ın gay olduğunu bana neden söylemedin?" diye girdim konuşmaya. Bir kıvılcım gibi birdenbire parladı ve bağırıp çağırmaya başladı. "Ne gayi, onun bir sürü kız arkadaşı var, sen ne demek istiyorsun? Annemin babamın üzerine yemin ederim ki o gay değil." dedi bana. "Peki." dedim, "Tamam." Bu şekilde bu konu kapandı. Yanlış bir tesbitte bulunmuştum, çok paranoyakça davranmıştım, hatalıydım. Bu kadar üzerine gitmemeliydim belki de. Yine de yaptığı şeyleri, attığı adımları benden gizlemesi ağırıma gitmişti.
O, Tarık'ın öğrenci evinde kalmaya başlamıştı. Birkaç gün orada kalacağını söyledi ancak daha uzun sürdü bu misafirlik. Dönem bitip okullar tatile girdiğinde, Tarık memleketine döndüğünde bile O, evde kalmaya devam ediyordu. Bir gün evle ilgili bir sorun çıktığını söyledi. Tarık memleketten dönmüştü ve Tarık'a bir ev bakacaklarını söyledi. Daha sonra bir süre daha Tarık'ın yeni evinde kalacağını söyledi. Bu süre zarfında ben, O'nu uzun süredir görmemiş olmanın verdiği heyecanla yerimde duramıyordum. Bir an önce ikimiz için de uygun bir durum oluşmasını ve görüşebilmemizi diliyordum. Ancak ne yazık ki, o uygun durum hiçbir zaman oluşmadı.

1 yorum: