31 Ağustos 2009 Pazartesi

Bölüm 32 - Taş Kalp

Kağan’ın gelmesine sadece birkaç gün kalmıştı. Bense yaşadığım şoku atlatmaya çalışıyordum. Bunca zaman boyunca, hatta bu ilişki boyunca, ne kadar aptal olduğumu düşündüm hep. Ancak, olan olmuştu. Şimdi yapmam gereken Kağan’la geçireceğim günlere odaklanmaktı.
Kağan’ı karşılamak için otogara gittiğimde, beklerken hissettiklerim, merak ve biraz da heyecandı. Birkaç haftadır tanışıyor olsak da, ona ısınmıştım. Sohbeti de çok iyiydi. Tek dileğim, yüz yüze görüştüğümüzde bu hislerimin değişmemesiydi. Otobüsten inip, eve geldiğimizde, aynı telefondaki gibi cana yakın birini buldum karşımda. Onu arkadaşlarımla tanıştıracaktım, ayrıca hafta sonu kutlayacağımız iki doğum günü için yapacağım pastalarda bana yardımcı olacaktı. O günlerde okulda bahar şenlikleri vardı. Akşamları beraber dışarı çıktığımızda, Kağan’ı arkadaşlarımla tanıştırmak için de güzel bir fırsatım olmuştu. Arkadaşlarımın onu sevdiğini düşünüyordum. Ayrıca açıldığım arkadaşlarımın düşünceleri benim için gerçekten çok önemliydi.
Doğum günü kutlaması gelip geçti ve Kağan gün boyunca yardımıma koşmuştu. Geride bıraktığımız birkaç günden sonra, onunla bir geleceğimizin olup olamayacağını düşünmeye başlamıştım. Ondan aldığım elektrik, o an ilişkimizi devam ettirebilecek kadar kuvvetli değildi. Ayrıca O’nunla ilgili öğrendiğim gerçekler, bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Hatta Kağan’a karşı tam anlamıyla dürüst olmadığım için kendimi kötü hissetmeye bile başlamıştım. Hislerimi açıkladığımda bu durum ona göre daha fazla devam etmemeliydi. Bu yüzden evine dönmek istediğini söyledi ve apar topar eşyalarını toplayıp gitti. Çok fazla üzülmedim gittiğine. Çünkü ilk başlardaki gibi hissetmiyordum ona karşı. Belki de duygularımdan tam emin olmadan ona yeşil ışık yakmak bir hataydı. Zaten aklımda O varken, Kağan’la bir ilişki düşünmek çok saçma geliyordu. Gerçi aklımı O’nun meşgul ettiğini yeni fark edebilmiştim. Bundan bir an önce kurtulmam gerekiyordu.
Yapmam gereken son bir şey vardı, ya da elimden gelen mi demeliydim? O, daha biz beraberken, bana içinde birkaç parça eşyasının olduğu bir valiz vermişti. İzmit’e gelip de Antalya’ya giderse, o valizi de götürecekti. Ama hiçbir zaman gerçekleşmeyen İzmit gezisi, buna engel oldu. Ben de artık o valizin sahibine gitmesi gerektiğini düşünüyordum. İçindeki paltoyu, kış boyunca hatta biz ayrıldıktan sonra bile kullanmış olmama rağmen, eşyalar geri gitmeliydi. Elimde O’na ait kalan son şeylerden biriydi bu valiz ve içindekiler. Bana ödünç verdiği takım elbise de dahil, valizdeki tüm eşyaları düzgünce bir kutuya yerleştirdim, en üste de valizi koyarak kapattım. Şimdi yapılacak tek şey, O’na haber vermekti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder