17 Ağustos 2009 Pazartesi

Bölüm 27 - Sıcak Anlar

Bir süre yürüyerek Bahadır’ın evinin olduğu sokağa geldik. Ailesi de orada yaşadığından, benim eve gelmemi istemedi. Evden eşyalarını alana kadar aşağıda bekledim. Daha sonra arabasına bindik ve o gece kalacağımız eve, arkadaşının evine geldik. Sıcakkanlı, güvenilir ve çok tatlı bir çocuktu Bahadır. Oturup konuşmaya başladığımızda, önceki görüşmemizden onun hakkında hatırımda kalanlar tekrar canlanmaya başlamıştı. Ama sanki birisini en baştan tanımaya çalışıyor gibiydim. Çünkü çok uzun zaman geçmişti. Sohbeti ve bakışları içimi kıpır kıpır yapmaya yetmişti.
Benden bile çekingendi, o yüzden ilk görüşmemizde de ilk hareketi benim yapmamı istemişti. Bu sefer de öyle oldu. “Biliyorsun, ben ilk hareketi yapamıyorum” dedi. Bu cümleden sonra sonunda ona dokunabilmiştim. O benim için yabancı biri değildi aslında. Bir şekilde, sanırım onu uzun süreden beri tanıdığım için, sanki yakın bir arkadaşımmış gibi hissediyordum. Birkaç dakika süren ateşli anlardan sonra, ikimiz de yorgun düşmüştük. Bugüne kadar tanıdığım erkeklerden çok farklıydı Bahadır. Onu çok daha yakından tanıyabilme fırsatım olsun isterdim. Sevgilim olsun isterdim.
Bugüne kadar Bahadır gibi, dış görünüşünden dolayı hoşlanabileceğim birçok erkekle karşılaştım. Ama Bahadır haricinde hiçbiriyle bu kadar ileri gidemedim hatta sadece beğenmekle kaldım. Sonuçta günlük hayatta beğendiğim erkeklerin yanına gidip de “Senden çok hoşlandım.” diyerek yakınlık kurmamız beklenemez ki. Belki de onlarda beni çeken şey ulaşılmaz olmalarıydı. Bahadır da bir nevi ulaşılmazdı benim için aslında. Sonuçta kızlardan da hoşlandığını söylüyordu, bir erkekle uzun süreli bir beraberlik yaşamak istemediğini söylüyordu. Bahadır’ın da aslında benim yaşam tarzım hakkında pek bir fikri yoktu. Sonuçta arkadaş çevresinde hiç gay olmayan biri, onların yaşam tarzını nasıl bilebilir ki? Yine de uç çizgilerde değildim, ona bunu anlatmaya çalıştım. Sohbetimiz ilerledikçe okulundan, görüşmediğimiz zamanlarda yaptıklarımızdan bahsettik.
Bir süre sonra, ikimizin de içindeki ateş tekrar devreye girmişti. Hep hayal ettiğim ve hiç unutamayacağım anları yaşıyordum sanki. "Bahadır, neden benim değilsin ki?” diye soruyordum içimden. “Karnın acıktı mı?” diye sordu. Olumlu cevap verdiğimde, hazırlanmamı söyledi. Dışarı çıkacaktık.
Çarşının içine geldiğimizde, şehrin, üç sene önce bıraktığım gibi olduğunu fark ettim. Aslında çarşının çoğu köşesinde bir anım vardı. Bahadır’la önce bir yerde oturup yemek yedik ardından da bir cafede oturup bir şeyler içtik. Eğlenceli, tekrar hatırlaması güzel, unutulmaz dakikalardı. Tekrar eve döndüğümüzde biraz bilgisayarda oyun oynadı Bahadır. Ben de onu izliyordum. Bu görüşmenin olacağını sadece birkaç gün öncesinden biliyor olmam, Bahadır’ın yanındayken bile, şaşkınlığımın devam etmesine neden olmuştu. Bahadır, ilk görüşmemizden sonra, belki de benim için bir saplantı haline gelmişti. O günden sonra onu bir daha göremeyeceğimi düşünüyordum hep.
Saat ilerlemişti, yatma vakti gelmişti. Ayrı ayrı yataklarda geceyi tamamladık. Sabah erkenden otobüsüm vardı. Uyanıp otogara gittiğimizde, aslında oradan hiç ayrılmak istemediğimi biliyordum. Ancak Bahadır’ın yapacak işleri vardı ve onu daha fazla meşgul etmek istemiyordum. Otobüse binmeden önce ona sıkı sıkı sarılmak isterdim aslında. Ama Bahadır bunu istemezdi. O yüzden sadece tokalaştık ve otobüse bindim. Taze yalnız kovboy, evine dönüyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder