22 Temmuz 2009 Çarşamba

Bölüm 21 - O'nun İçin

En kötüsü de artık benim olmayışı. Bir sevgilin olmaması, bir dayanağın, bir dostun, bir kardeşin, seni bugüne kadar en iyi anlayan kişi yok artık. Seni en iyi tanıyan, seninle en çok ağlayan, seni mutlu etmeye çalışan ve maalesef seni en çok üzen. O’na söylemek istediğim şeyleri kime söyleyecektim? Daha yapacağımız bir sürü şey varken neden bitmişti? Tanıştığımız ilk günden beri planlarımızı yaparken hep okulumun bitmesine endekslemiştik her şeyi. Okulum bitmişti, ama artık “Biz” yoktuk, peki şimdi ne yapacaktık? Yarım kalanlar ne olacaktı?
Sevgim, kapağı açık kalmış bir kolonya gibi günden güne buharlaşıyordu. Hislerin en acısı, artık bunların hiçbirinin bir önemi olmadığını bilmek olsa gerek. Yazdıkların, hissettiklerin, düşündüklerin, artık O’nun için hiçbir anlam ifade etmiyor. Sen, O’nun için en fazla eski sevgili olabilirsin. Bugüne kadar ne yapmış, ne söylemiş olursam olayım, sen benim için çok farklıydın. Herkesten ayrı, apayrı bir köşedeydi yerin. Kimseye böyle yazılar yazmamıştım. Kimse için bu kadar üzülmemiştim. Kimseyle bu kadar mutlu olmamıştım. Hayır, bundan sonra da olamam demiyorum ama sen benim için hep farklı kalacaksın.
Baktığım her yerde seni gördüm, her yerde karşıma çıktın. Giydiğim t-shirtlerin bana hep seni sorar gibiydi. Parmağımdan çıkartıp kutuya kaldırdığım yüzüğüm, isyan ediyordu sanki yeni yerine. Birlikte sayısız anılarımızın olduğu şehirler, en fazla da Eskişehir, canımı acıtıyordu artık. Telefonumdaki ve sana ait elimde kalan son fotoğraf, her baktığımda gülümsüyordu aynı şekilde. Kim ne derse desin bugüne kadar sana en çok özen gösteren ve seni en çok seven kişiydim, buna eminim. İlişkimiz bitti, bir şekilde, bir nedenle bitti. Hislerimi bu kadar kolay bitiremedim. İçimi en çok acıtan, canımı en çok yakan, o ilk tanıdığım senin, artık olmayışı. Bana o kadar özel hissettirmiştin ki. Dilerim ki, eğer bunları bir gün gelir de okursan, yüreğinde küçücük de olsa bir kıpırtı hissedersin. Geçmişe dair, yaşananlara dair. Çünkü bu kadar zalim olamazsın, inanmıyorum. Gerçi bugüne kadar beni hep şaşırttın, hep senden beklemediğim şekilde davrandın. Ama biliyorum bütün bunların bir nedeni var. O içi kıpır kıpır, hayat dolu çocuk, bir şeyler peşindeydi. Bense seni sevmeyi öğrenmiştim.
Seni tanıştırdığım tüm yakınlarım, seni götürdüğüm tüm yerler, artık yalnız gittiğimde hepsi birer hatırlatıcı oldu. Senle beraberken geçirdiğimiz vakitleri hatırlatıyorlar. Anılar sanki gözümün önünden geçiyor. Kafamın içindeki seslerle birleşerek, sanki elimi uzatsam tutacakmışım gibi hissettiriyorlar. Sana seslensem, dönüp bakacakmışsın gibi. Sana ihtiyacım olsa, hissedip gelecekmişsin gibi. Artık yoksun, biliyorum, bunu kabullendim. Ben seninle beraber nasıl bir insan olmuştum?
Bu yazdıklarımın artık hiçbir anlamı yok biliyorum, ama içimden geçenleri satırlara dökmek, güneşli bir bahar havasında sandalla gezinti yapmak gibi.
Birlikte dinlediğimiz, söylediğimiz şarkılar, artık bazılarını duymaya tahammül edemiyorum. Sen benim hayat tarzımdın, kendimi tanımamı sağlayan bir öğretmendin. Neler yapıp neler yapamayacağımı gösteren kişiydin. Çünkü sınırları hep sen çizdin, son noktayı hep sen koydun. Ben elimden geleni yaptıkça, beni durduran sen oldun. Sonuna kadar çabaladığımda, elimi tutmak yerine arkana bakmadan gittin bazen. Kaybolduğumda, beni derinlerden çıkartıp bana destek de oldun. Şimdilerde ise seni duyamıyorum artık. En yakınımdaki kişi kayıplara karıştı. Hiç gelmeyecek birisini özlemek, hiç olmayacak bir şeyi istemek gibi. Seninle yaşadıklarımız muhteşemdi, zaten onlar da olmasa bunları yazmak da istemezdim. Sessiz çığlıklarım son bulana kadar, içimdeki ateş sönene kadar, yağmurdan sonra güneş çıkana kadar, ben burada bunları yazıyor olacağım. Bu karışık duygular, gelip geçici hevesler gibi, elbet bir gün son bulacak. Ama anılarım, sonsuza kadar benimle kalacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder