22 Temmuz 2009 Çarşamba

Bölüm 20 - Deniz ve Güneş

Servise binip eve doğru yola çıktığımızda, O’nu tekrar memleketimde görmenin verdiği sevinci yaşıyordum. O yanımdayken, hayatımda hiç eksik yokmuş gibi hissediyordum. Paylaşacağımız günler, duyduğum heyecanın artmasını sağlıyordu. Eve geldiğimizde annem bizi karşıladı. Yemek yedikten sonra kardeşimin de ısrarı üzerine bilgisayarda oyun oynamaya başladık. Zaman hemen akıp geçti, yatma vakti gelmişti. O’na iyi geceler diledikten sonra odama geçtim.
Sabah erken uyanmıştık, çünkü o gün yazlığa geçecektik. Babam bizi bırakabileceğini söyledi. Önce beraber çarşıya indik, O kendine şort bakacaktı. Biraz dolaştıktan sonra beğendiği bir şortu aldık. Eve döndüğümüzde babam yola çıkmak için hazırdı. Yazlığa geldiğimizde, birkaç gün de olsa, baş başa kalacağımız fikri, içimi kıpır kıpır yapıyordu. Babam, İzmir’e dönmeden önce akşamüstü bizi yol üstündeki bir kasabaya bıraktı. Biraz dolaşacaktık. Oradan da kendine bir şort aldı. Buralardan aldığı giysilerin benim için ayrı bir önemi vardı, bu aynı önemin O’nun için de olduğuna inanırdım. Giysilere bakıp “Bunu sevgilimle beraber, memleketinden almıştık.” diye düşünüyor muydu acaba? Biraz gezdikten sonra yazlığa dönmek için minibüse bindik. Minibüs bizi yazlığın olduğu yerin birkaç kilometre ilerisinde bıraktı. Biz de geri kalan kısım için otostop çektik. Eve geldiğimizde sonunda baş başaydık.
Beraber yemek yedik, film izledik, dışarı çıktık, dolaştık, birlikte uyuduk. Kısacası her anımızda beraberdik. Bu çok güzel bir duyguydu. Kafamda dolaşa onlarca soruyu susturmuş, sadece anın tadını çıkartmaya çalışıyordum. İkinci gün beraber denize girmiştik. O’nun yaşadığı mutluluğu gözlerinden okuyabiliyordum. İlişkimizin başından beri, değişmesine dayanamayacağım tek şey O’nun beni sevmesi olurdu. O ilk günkü sevgisini hâlâ hissedebiliyordum. Sevgisinin bana hissettirdikleri, o güne kadar hiç hissetmediğim, çok özel duygulardı. Bu duyguların kaybolmasına asla göz yumamazdım.
Annem ve kardeşim, yazlıktan dönmeden önceki son günümüzde bizi yalnız bırakmak istemediği için yanımıza geldiler. Bizim için pek de bir sorun olmadı, yalnız olsak çok daha iyi olurdu ama annem ısrar edince “Gelmeyin.” diyemedim. Ertesi gün, İzmir’e dönüp, O’nun gideceği saati beklerken, çarşıda biraz vakit geçirdik. Su gibi akıp geçmişti zaman yine. Antalya’ya gitmek için O’nu otobüse uğurladığımda, O’nun İzmir’e son gelişi olacağını tahmin edemezdim. Memleketim, seni çok özleyecekti…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder