18 Temmuz 2009 Cumartesi

Bölüm 18 - Seçenekli Hayatlar

"Senden sonra hayatım çekilmez oldu, çok mutsuzum :'( Umarım hediyeni beğenirsin." yazıyordu notta. Notu okur okumaz, sokak ortasında gözyaşlarım daha fazla dayanamadı, kalbimin içinde bulunduğu çelik kafes atmasını güçleştirecek kadar sıkıyordu beni. O, yine beni haklı çıkartmıştı aslında. Beni sevdiğini biliyordum, beni unutmayacağını biliyordum. En azından bu benden daha iyi birisini bulana kadar böyle olacaktı, bundan emindim.
Hemen telefona sarılıp aradım O'nu. Neden böyle bir şey yaptığını sordum. "Açtın mı?" dedi. "Evet, notunu okudum." dedim. Baya konuştuk, uzun süre. Beni sevdiğini söyledi yine, zaten bildiğim bir gerçeği bir kez de O'nun ağzından duymuştum. Barışacaktık, ancak anın gerçekleri yine dünyamı karartmıştı. Hâlâ sevgilisinden ayrılmamıştı. "Bu kadar zaman hep seni düşündüm, bir an bile aklımdan çıkmadın." diyen birisi neden hâlâ sevmediği birisiyle ilişkisine devam eder ki? Bu konu benim saf aklımdan yapabileceğim tahminleri aşıyordu. Sonradan anladım ki sanırım "Barışmayı kabul etmezse bari diğeriyle devam etmeyi denerim" tarzında bir mantığı vardı. Ve ben bunları düşünen biriyle beraberdim! Tekrar ilişkiye başlamayı konuşurken, o toz konduramadığı arkadaşlarıyla, özellikle bir tanesiyle, görüşmesini engellemeyeceğime söz verdirtti bana. Benim barışmak için koyduğum şartları kabul etmeyip, "Senin gözün dönmüştü, tabi ki sen daha önemlisin benim için, ama bunu fark edemezdin o sırada" diyen birisi, şimdi beni görmezden gelir gibi yine arkadaşlarını ön plana alıyordu. O zamanlar artık bunların benim için önemi kalmamıştı. Amacım sadece O'nu tekrar kazanabilmek, tekrar sevgilisi olabilmekti. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdım. Çünkü aylarca bunun için uğraştıktan sonra, tekrar başa dönmek istemiyordum.
Yine "Aşkım" olmuştu, yine "Seni çok seviyorum." diyebiliyordum O'na telefonda. Gerçi Eskişehir'deyken O ne kadar istemese de ben ona defalarca söylemiştim bu kelimeleri. O zaten hep benim "Aşkım"dı. Bir ilişkide olmaması gereken nerdeyse herşeyi yaşamamıza rağmen, zorla da olsa, işte tekrar beraberdik. Bu sevinçli günlerin üstüne, artık Eskişehir'e gitmenin, O'nu tekrar görmenin zamanı gelmişti. O'na tekrar doya doya sarılabileceğim, "Acaba ne der?" diye düşünmeden söyleyebileceğim sevgi sözcüklerimin doldurduğu saatler başlayacaktı.
O'nu karşımda gördüğümde, beni görmenin verdiği mutlulukla gözlerinin içi gülüyordu. Artık duygularını gizlemeden yaşayabilecekti. İçinden geldiği gibi davranabilecekti. Sevgilisinden sonunda ayrılmıştı. Bu konuda O'nu pek sıkıştırmak istemediğimden, sorular sorarak üzerine gitmemeye çalışıyordum. Eski konuları asla açmayacağımıza söz verdiğimiz için, ne kadar çok merak etsem de, o günlerde aslında neler hissettiğini henüz öğrenemeyecektim. Zaten artık bir önemi yoktu, sonuçta tekrar birlikteydik. Tekrar sadece benimdi. Anlık mutlulukların adamı olarak, benden daha mutlusu yoktu o an dünyada. Yaşanan onca şeye rağmen, her biri ayrı ayrı bile ayrılma nedeni sayılabilecek olaylar silsilesinden sonra bile, bu mutluluğu yaşayabilmek, sahte bile olsa, güzeldi. O'nunla olan ilişkimiz yine çok farklı bir boyuta girmişti çünkü. Birbirimize her ne kadar güvenmeye çalışsak da, asla güvenemeyeceğimiz, sadece birbirimizi sevdiğimizi söyleyip, birlikte vakit geçirdiğimiz, aslında belki de birbirimizin bir arada değilken yaptıklarından sonuna kadar rahatsızlık duyduğumuz, bir o kadar ikiyüzlü bir ilişkinin başındaydık. O'nu seviyordum, hem de çok seviyordum. Ama bu ilişkinin suyunun çıkacağı işte bu günlerden belliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder