18 Temmuz 2009 Cumartesi

Bölüm 16 - Her Yerde Kamuflaj

Yalova’daki sayılı günlerim bitmiş, doğum günü için İstanbul’a gitme vakti gelmişti. Bekir’in arabasıyla gidecektik. Bizimle birlikte kalan arkadaşlardan ikisini uğurladıktan sonra dört kişi kalmıştık. Beğendiğim çocuk ve arkadaşı da bizimle İstanbul’a geleceklerdi. Onlarla otogarda ayrıldıktan sonra, doğum günü için arkadaşın ismini verdiği cafeye gittik. Onları tekrar görmek güzeldi. Bana O’nu sordular. “İyi.” dedim. Bir saati aşkın bir süre takıldıktan sonra Bekir, beni servisin alacağı yazıhaneye bıraktı.

Askeriye işlerim olmasa Bekir’in yanına gelmem çok zor olacaktı, iyi ki de gelmişim. Çünkü çok güzel üç gün geçirmiş, ayrıca onunla tanışma fırsatı bulmuştum. Gerçi bu şekilde hoşlanıp da elimden hiçbir şeyin gelmediği birçok durum oldu eskiden beri. Olsun, en azından yeni insanlarla tanışmıştım. Kafam dağılmıştı. Şimdi sırada Ankara vardı. Halamın yanında kalacaktım. Sabah otobüsten inip hastaneye gittiğimde, bana perşembe gününe sıra verdiler. O güne kadar yapacak bir şeyim yoktu. Çok eskiden, beğendiğim müzik grubunun forumlarında tanıştığım ve o zamandan beri de görüştüğüm arkadaşımla buluştum. Onunla biraz zaman geçirdikten sonra eve döndüm.

İki gün sonra hastaneye gittiğimde sonunda istenilen tahlil yapılmıştı. Sonuçlarını aldıktan sonra artık burada bir işim kalmamıştı. Halamla beraber İzmir’e dönecektik. Otobüs, Eskişehir’e geldiğinde içimden kopan parçalar dağ gibi olmuştu. Otobüs mola verip, indiğimde, gözlerim nedense O’nu aradı. Otogarın diğer ucuna gidip, tramvayın olduğu yere kadar yürüdüm. Bu şehre bir daha gelebileceğimi hiç düşünmemiştim. İnsan bir şehre küsebilir mi? Oysa ne günlerim geçmişti burada. Aklıma gelen onlarca kötü düşünce, beni boğuyordu sanki. Tramvayın nereye gittiğini bilmek ve artık orada olmayan birini özlemek, akıntıya karşı kürek çekmek gibiydi. İleriye gitmem gerekirken, geri geri gitmeye uğraşıyordum. Boşunaydı. Zaman, bunun anlamamı sağlıyordu tabi ama her şey birden olmuyordu.

İzmir’e gelmiştik. Ailem yazlıkta olduğu için ben de hemen yazlığa geçtim. Birkaç gün burada kalıp, daha sonra askeriye işlemleri için tekrar hastaneye gidecektim. Bu iş bitmeden bana rahat yoktu anlaşılan. Neyse ki birkaç gün sonra hastaneye gittim ve sonunda işim halloldu. Çok yakın arkadaşım Buket’in düğünü için İzmir’e gelmiştik. Arkadaşlarım tek tek evlenirken, benim bu durumda olmam, insanın içini burkuyordu tabi.

Dün gece O’nu rüyamda gördüm, uzun bir süre sonra. Yok, böyle mutlu mesut bir manzarada değil. Artık eski günlerimizi rüyalarımda bile göremiyordum. Görüşüyorduk ama rüya geneli boyunca soğuk bir hava vardı. Bir şey de olmadı zaten, sonra uyandım. Düşündüm, bütün gün boyunca düşündüm, tıpkı günlerdir, haftalardır ve hatta aylardır yaptığım gibi. Ne gerek var ki? O beni düşünmüyor, aklının ucundan bile geçmiyorum bundan eminim. Hem geçsem ne olacak ki? Beni düşünse ne olacak? Bu saatten sonra ne önemi var? Bunları hak ediyor mu? Yıllarca süren o saf sevgimi? İlk tanıştığımız gün, dizime yatan çocuk hak ediyordu. Ama bugün, O, yeni hayatıyla birlikte gözümdeki değerini günden güne kaybetti. Hoş, zaten karşıdan bir talep de yok. Bu şekilde düşündükçe, kendimi saplantılı, melankolik, saf aşık olarak görmekten öteye gidemiyorum. Çık artık aklımdan, rüyalarımdan. Bugün artık bitti bari yarınımı rahat bırak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder